Son Müzakere
Gimli ve Legolas, Şifa Evleri'nde Merry ve Pippin'i bulur. Hobbitler hevesle Ölülerin Yolları hakkında sorular sorarlar. Gimli bu deneyimden bahsetmeyi reddeder ama Legolas anlatır. Legolas'a göre Aragorn, Ölülerin Yolu'nda yola çıktıktan sonra Ölüler Ordusunu Anduin'e götürdü ve Sauron'un müttefiklerinin istilacı filolarının Minas Tirith'e ulaşmasını bu şekilde engelledi. Aragorn'un emriyle Ölüler lejyonu, Düşman'ın gemilerinin üzerinden geçerek dehşete düşmüş denizcilerin kendilerini denize atmasına neden oldu. Aragorn, Ölüleri lanetten kurtardı ve ardından yerel Lamedon İnsanlarını toplayarak Minas Tirith'e doğru yelken açtı.
Dört arkadaş hikayelerini paylaşırken Aragorn, şehrin dışındaki çadırında lordlarla bir toplantı düzenler. Gandalf, Minas Tirith ilk saldırıya karşı koymuş olsa da bir sonraki saldırının çok daha güçlü olacağını söyler; ayrıca Güç Yüzüğü artık Mordor sınırları içerisinde bir yerdedir. Sauron Yüzük'ü ele geçirirse tüm umutlar kaybolacaktır. Gandalf, Yüzük'ü yok etmeden Mordor'u yenmenin imkansız olduğunu ve Sauron'un Gözü'nün mümkün olduğu kadar uzun süre Yüzük Taşıyıcısı'ndan uzaklaştırılması gerektiğini düşünerek Mordor'un Kara Kapısı'na bir saldırı yapılmasını önerir. Gandalf, Mordor'a saldırmanın ölümcül olabileceğine, ancak kendi güçleri dahilindeyken kötülüğe karşı savunmanın onların görevi olduğuna inanmaktadır. Bu plan kabul edilir.
Ölülerin Mordor güçlerine saldırısının hikayesini doğrudan bir anlatıcı yerine ikinci ağızdan duyuyoruz. Bu hikaye anlatma tekniği bize Tolkien'in incelediği antik kültürlerde sözlü geleneğin önemini hatırlatıyor. Bir gün, nesiller sonra Legolas'ın masalının bir halk masalına ya da efsaneye, dönüşeceğini hissediyoruz. Legolas'ın Gimli'nin anlatmayı reddettiği hikayeyi anlattığını duymak bize sözlü geleneğin kırılganlığını hatırlatır; bir hikaye yeniden anlatılmazsa sonsuza kadar kaybolabilir.
Tolkien ayrıca bu bölümlerde iyiye karşı kötü kavramını karmaşıklaştırıyor ve düşmanın tıpkı Gondor güçleri gibi korku yaşadığı gerçeğini anlatıyor. Yüzüklerin Efendisi'nde iyiyle kötü arasındaki savaşın, kapsamı ne kadar kozmik olursa olsun, yine de kendi sınırları olan, kusurlu ölümlü yaratıklar arasındaki bir savaş olduğu hatırlatılıyor.